Tepe boyunca sıralanmış
küçük beyaz evler gözlerini yummuş insanlara benziyor. Herkes derin bir uykuda.
Sabahın ilk ışıkları, geçmiş ve bugün arasındaki o derin fakat ince zarı yırtıyor.
Adını koyamadığım ve çok tanıdık gelen bir duygunun içine doğru kayıyorum.
Aklıma uzun yıllar önce yaşadığım tren seyahatleri geliyor. Sanki zaman geçmemiş,
hiç kimse ölmemiş gibi, yirmi yıl öncesindeki bir günün ya da benzer bir çok
günün duygularının, aynı yoğunlukta canlandığını hissediyorum. Bugün yok
oluyor. Doğdukları evlerden hiç ayrılmamış insanlar böyle mi hisseder? Sanki çocukluğumu
geçirdiğim evin balkonundayım. Cırcır böcekleri yıllar öncesinden sesleniyor. Bir
zamanlar kaçıp gitmek istediğim o aynılığın içine hazla gömülüyorum. Her günün
benzer olduğun hissettiren o sıkıntı ve mutluluk duygusu artıyor. Evimizin
balkonundan gördüğüm palmiyeler ve caddenin ortasından geçen ırmağın sesi.
Sıcak yaz geceleri. Annem hep orada. Öyle olmaz mı? Herkes hep oradadır bir
zamanlar. Bu böyle sürüp gidecek sanır insan. Zamanı kırmak ister. İçine
doğduğu şeyi değiştirmek.. Bunun bir gün zaten olacağını düşünmeden. Günler o
kadar uzundur ki. Çocuklar çocuk, anneler annedir hep. Bir zamanlar hantal
sandığımız bedeni ile üzerimize abanıp bizi hırçınlaştıran zamanın, nasıl olup
da aktığına şaştığımızda kaçacak yer de kalmamıştır artık. Şimdi burada, bu
balkonda, güneş tepeleri ve denizi çoktan aydınlatmaya başlamışken, artık o
günlere dönemeyeceğimi hissetmenin derin acısıyla birlikte, geride kaldığını
sandığım o duygularla sarmalanmak, mutlulukla birlikte bir çeşit pişmanlık ve
çaresizlik duygusu da yaratıyor. Geçmişin hatıraları kaybı tekrar tekrar
kanatıyor. Karnımın içinde bir uzay boşluğu büyüyor.
1 yorum:
Sevdim bir cocugun dusleri
Yorum Gönder