24 Eylül 2013 Salı

Etkileşimsiz (19)

UYANMAK

Uyumak gerekirdi ki uyanabilesin. Sırtını yataktan kaldırırken önce boyun omurları. Saçlarının yastıktan ayrıldığı an. Ayakların. Duvar. Gözlerin. Evet, önce onlar. Kapat, aç. Kapat. Yollar, yollar, rüzgar, bulut, çay. Ellerim anahtarda, parada, düğmeler, asansörler, koltuklar, kaşıklar ve hatta çatallar. Dişler, dudaklar, tırnaklar, rimeller, rujlar, cüzdanlar. Yanımda oturan yabancı adamın baldırı baldırımda. Ani bir fren. Elim bir kadının saçlarında. Pardon. Sinirli gözler. Parlak saçlar, renkli, yol yol. Sana bir yol var üç vakte kadar. Büzülmek istiyorum. Küçülmek. Görünmez olana dek ufalmak. Bir incir tanesi olmak. Rüzgar. Olsun, bulut yine olsun. Yollar olsun. Boyun omurları olmasın, saç yastıktan ayrılmasın, kan vücuttan çekilmesin. Kaç kez daha uyanacağım?

Etkileşimsiz (18)


KUCAK

Hiçbir öyküde dikiş tutturamayan birinin öyküsünü yazarken çıkmıştık evden. Biiir, kiiii ve hadi üç de benden olsun. Ama sen bir deyince dön yine de. Bekletme. Demezdin... Bir şey demezdin pek. Bütün inatların merkezindeydin. Ben sana bakmadığımın kanıtı olarak, gözlerimi gözlerine teyeller kuşları seyretmezdim. Bağlar ayrılığın habercisidir. Kirpiklerim yanaklarımdan yuvarlanıp koynuna düştüğünde olanlar olabilirdi. Hepsi öykücünün suçudur bak sana söylüyorum. Koynunu yazmayı unutmuş kederden. Yahut korkudan. Veya utangaç bu adam canım. 'Canım' lafın gelişi. Benim gelişimse rüzgarlı bir günde olacak. Yok daha neler! Bakacağız artık önümüze. Öykümüze ne yazıldıysa o. Kelimeler kucağımda bekliyorum.

16 Eylül 2013 Pazartesi

Etkileşimsiz (17)

TEMEL

Kan içinde uyanıyorum. Terim döşeği eritmiş, oradan evin temellerine kadar gitmiş de haberim olmamış gece boyu. Gece uzun. Bir ucundan sen çekiyorsun, diğer ucundan ben. Karanlık seyrelir belki. Bize fizikte öyle okutmuşlardı temeli sağlam okullarda. Yok. Seyrelmiyor. Hayıflanıyorum Çünkü hayıflanmak sadece çocuk kitaplarında geçer. Uzaktan bakıyorum çocuğa. Bir el karnımı buruyor. Bir şeyler arıyor olmalı içimde. Gırtlak. Yutak. Sunak. Sen olsan yan yana koyar resmini yapardın seslerin. Bu sesler bana tek bir şey söylüyor. Tek bir şeyi söyleyemediğim için bir sürü ses çıkarıyorum. Bir ol diyor, bir öl. Sen kaç kez..?