18 Mayıs 2013 Cumartesi

Etkileşimsiz (15)

MİNNET

Nefesini dinliyorum. Düzenli, hafif, ürkütmek istemez gibi yavaş. Senle ben bu odanın içinde yalnız. İki varken bir kalmama izin vermezsin diye bekliyorum. Tek ümidim bu. Sarılan kolların yok. Okşayan ellerin. Yanıma gelip uzanmıyorsun hiç. Uzanıp başını başıma, göğsünü göğsüme yaslamıyorsun. Ama izliyorsun ya beni. İşte bunu biliyorum. Dünyanın bilmemne meridyeni, kimbilir hangi ülkesi, hangi boylamında, olduğum o noktada, senin noktanın hemen yanında bir yerde bana bakıyorsun. Ben işte o zaman o noktada olduğumu biliyorum. Seni biliyorum. Beni biliyorum.

16 Mayıs 2013 Perşembe

Etkileşimsiz (14)

AŞK

İş gitmekle bitse iyi. Dağınıklığın evin her yerine yayılmış. Oradan bir kağıt, buradan gözlüğün, tıraş bıçağın, kitapların derken toplamak günlerimi aldı. Üç büyük koli. Neyse ki eski evlerin gömme dolapları, tüm hayatı içine alacak kadar büyük. Karanlıklara atıyorum seni. Bir kahve yapıyorum. Koyu ve şekersiz. Sevdiğin gibi. İçimi yakan öfke nasıl dindi anlayamıyorum. Vazgeçmenin o şerbetli, ağır hüznüyle hafif bir uykunun kollarına bırakıyorum kendimi. Dehlizler tanıdık şimdi bana. Yıllardır indiğim gibi rahatça iniyorum dar ve kaygan merdivenlerden. Odalar, kapılar arasında bir oda, bir kapı. Kutulara sakladığım kolyeler, küpeler, yüzükler. Kendimi divana bırakıyor ve anlatmaya başlıyorum. Sırları olmayan kadına kimse aşık olmaz, biliyorum.

10 Mayıs 2013 Cuma

Etkileşimsiz (13)

SEN

Halbuki ben her akşam dizlerinde yatabilir, aynı rüyaları defalarca görebilirdim. Sen kıpırtısız oturabilir, dışarıdaki karanlığı seyredebilirdin. Anlamlar aramamız, her allahın günü şu lanet dünyaya alışmamız gerekmezdi. Ama sen her zaman planlıydın. Beni dizlerine yatırıp karanlıktan bahsettiğin günlerin sayısını bile belirlemiştin. Ben seziyordum. Seni durdurmak için uğraşıyor, ikna etmek için her şeyi istediğin gibi düzenlemeye çalışıyordum. İyileş diye büyüler yaptım, kurtulman için dünyanın en güçlü kahramanlarını seferber ettim, koştum, uçtum, atladım, bekledim, konuştum, sustum, durduramadım. Sen ölümdün.



9 Mayıs 2013 Perşembe

Etkileşimsiz (12)

ANLAM

Sebep akşamın karanlığı mı, sessizlik mi, yoksa içimden söküp atamadığım bu boğucu, gri, yapışkan duygu mu bilmiyorum. Dehlizlerde yürüyorum. Loş, ıslak, pis dehlizlerde. Dar ve kaygan merdivenler, beni boşluğa fırlatıyor. En derinde hafif bir ışık. Kapılar. Hepsini tek tek açıyorum. Gördüğümü gördüğüm anda unutuyor, her anı tekrar yaşıyorum. Şimdi burada, başımın üstünde tonlarca ağırlıkta kayalar, kayalara oyulmuş odalar, odaları gizleyen duvarlar arasında, beni bunaltan hissin kaybolduğunu fark ediyorum. Şimdi burada tek şey var: Merak. Bu duygu, aşk kadar güzel. Dünyadan da eski bir kapıyı itiyorum. Kapının arkasında bir masa, masada sırrı dökülmüş bir ayna, önünde büyük kutular içinde envai çeşit kolyeler, küpeler, yüzükler... Aynadaki belli belirsiz görüntüme bakıyorum. Boynumu süsleyen kolyenin sahibini düşünüyorum. Bir zamanlar benim durduğum yerde durmuş, benim baktığım aynaya bakmış ve her şeyi geride bırakıp gitmiş bu kadının gördüklerini merak ediyorum. Hüzün, tüm şefkatiyle içimi dolduruyor ve huzur veriyor. Kuru dizlerinde uyanıyorum. Kıpırtısız duruyorsun. Yattığım yerden dışarıdaki ağaca bakıyorum. Kara kuş gitmiş. Bütün sorularımın bu kadını ünlediğini üzüntüyle anlıyorum.






6 Mayıs 2013 Pazartesi

Etkileşimsiz (11)



AYRILIK

Ayrılığın aynısı mı olurmuş? Aynılığın yarası mı olurmuş? Yaranın dili mi olurmuş? Tuttum kopardım o dili. Sen rahat, ben üzgün. Susmam sana yer açacak diye umutluyum. Bende her şey biter de bu umut bitmez diye umutluyum. Dağınıklığı toplamam lazım. Oturduğun sedirdeki kelimelerden başlıyorum. Hepsini tek tek yakalayıp bir kutuya koyuyorum. Biraz elim yanıyor. Bu kutuyu saklamalı mı saklamamalı mı? Bunu bile soramam artık sana. Seni benden, beni senden ayıran dil çıktı aramızdan. Şimdi bizi ne bağlayacak? Bahçede gri bir ağaç, ağaçta kara bir kuş, kuşta gözlerim. Uçtu uçacak, gitti gidecek.